18 Eylül 2011 Pazar

İKİ GÜNEŞLİ GEZEGEN ( TWO SUNNY PLANET )

        Amerikalı astronomlar, bilim kurgu dörtlemesi Yıldız Savaşları filmindeki Luke Skywalker'daki iki güneşli gezegeni Samanyolu'nda keşfetti.

        (A.A) - Amerikalı astronomlar, bilim kurgu dörtlemesi Yıldız Savaşları filmindeki Luke Skywalker'daki iki güneşli gezegeni Samanyolu'nda keşfetti.ABD'de yayınlanan araştırmaya göre, Dünya'dan 200 ışıkyılı (1 ışık yılı: 9,5 trilyon km) Kepler-16b adı verilen bu dış gezegen (exoplanet-güneş sistemi dışındaki gezegen) iki güneşin etrafında dönüyor ve böylece iki kez gün batımı ve iki kez gün doğumu oluşuyor. İki güneşli gezegen Yıldız Savaşları bilim kurgu filminde Tatooine adıyla çorak çöllere ve Kum Adamları diye kendine özgü canlıların yaşadığı şekilde canlandırılmasına karşın, Kepler-16b, soğuk ve gazlı bir gezegen. astronomlar, yaşamın burada var olması olasılığının bulunmadığını belirtiyorlar.

       Keşifte yer alan Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi'nden Josh Carter, Kepler-16b'nin varlığı teyit edilen ilk iki güneşli gezegen örneği olduğunu belirterek, 'Üstelik, bizim güneş sistemimizin diğer gezegen sistemleri arasında sadece bir örnek olduğunu keşfediyoruz, doğa bunları yaratabiliyor' dedi.

      Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni gaz devi Jüpiter'in üçte biri bir kütleye ve yüzde 75'i kadar yarıçapına sahip Kepler-16b'nin, Satürn kadar kütle ve cüssesi bulunuyor.İki güneşinin etrafında 229 günde dönen bu dış gezegen, yıldızlarından ortalama 104,6 milyon kilometre mesafede bulunuyor. Kepler-16b'nin iki yıldızının da Güneş'ten daha küçük ve daha soğuk olması nedeniyle, yüzey ısısı sıfırın altında 73 ila sıfırın altında 101 santigrat derecede yer alıyor.

17 Eylül 2011 Cumartesi

BİR MOLEKÜLLÜK ELEKTRİK MOTORU

         Bilimadamları şimdiye kadar görülen en küçük elektrik motorunu oluşturduklarını söylüyor

         Uzmanlar minyatür motorun hem tıp hem de nanoteknoloji alanlarında kullanılabileceğini düşünüyor. Tek bir molekülden oluşan motorun çapı, metrenin milyarda biri kadar. Başka bir deyişle motor, bir nanometre veya saç telinin 60 binde biri büyüklüğünde.

          Daha önce, bir moleküle mikroskobik pervaneler yerleştirilmesi ile geliştirilen çözümler olmuştu, ancak ilk kez çalışması için sadece elektrik akımı gereken bu kadar basit ve küçük bir motor oluşturuldu.
          Nature Nanotechnology dergisinde yer alan çalışmayı yürüten kimyagerlerden Charles Sykes, "geçmişte de ışık ya da kimyasal tepkimelerle çalışan motorlar yapıldı, ama bu örneklerde hep milyarlarca molekül bir arada hareket ediyordu. Biz ise burada, tek bir molekülü harekete geçirip izleyebiliyoruz" dedi.
          Deneyde, bir adet butil metil sülfit molekülü son derece iletken olan temiz bir bakır yüzeye yerleştirildi; moleküldeki tek sülfür atomu ise pivot, ya da diğer atomların etrafında döndüğü bir eksen konumundaydı. Daha sonra bir elektron mikroskobunun bir-iki atom çapındaki ucu ile moleküle elektrik akımı verildi.
         Akım sayesinde molekülün kolları andıran karbon ve hidrojen atomları her iki yöne de saniyede 120 devri bulan hızla döndü ve ortalamada net hareket sağlandı. Isıyı düşürdükçe hareketi daha iyi kontrol edebildiklerini gören uzmanlar -268 derecenin ideal olduğunu belirledi.
         Uzmanlar şimdi tek başına inceleyebildikleri molekülün yanına bir başkasını ekleyerek bu devinimi kullanacak bir tür dişli çark oluşturmayı umuyor. Uzun vadedeki hedefleri ise bu yöntem ile görülmemiş düzeyde küçük makineler yapabilmek, ya da bazı ilaçların belirli hedeflere ulaşmasını sağlamak.
         Dr. Sykes ve Boston'daki Tufts Üniversitesi'nde bulunan ekibinin ilk işi ise motorlarının Guinness Rekorlar Kitabı'na türünün en küçüğü olarak girmesi... Çünkü molekülün, bu haliyle motor tanımının gerektirdiği "elektrik enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren bir düzenek" olma şartını yerine getirdiğini belirtiyorlar

15 Eylül 2011 Perşembe

TEKNOLOJİNİN GELECEĞİ


          Qualcomm’un her yıl Avrupa’da gerçekleştirdiği IQ etkinliği, mobil ekosistemle ilgilenen tüm katılımcıları mobil teknolojilere dair global politikaların gidişatına, mobil teknolojideki en son gelişmelere, ürünlere ve hizmetlere doğrudan erişime sahne olan bir platformda bir araya getirdi.

        13-14 Eylül tarihlerinde Çırağan Sarayı’nda düzenlenen etkinlikte Qualcomm’un mobil teknolojiler konusunda geliştirdiği en son teknolojiler sergilendi. İnovasyon ve uygulama süreçlerinin ana tema olarak belirlendiği  IQ2011’de 2G’den 3G’ye geçiş süreci, mobil uygulamalar, hava arayüzü, yeni nesil mobil teknolojiler ve Snapdragon yonga portföyü, öne çıkan başlıklar arasında yer aldı.

“Mobil günümüzün hakim bilişim platformu”

          Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Qualcomm Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Dr. Paul Jacobs mobil platformun tarihin en büyük teknoloji platformu olduğunu söyledi. Mobilin artık geleceğin değil günümüzün hakim bilişim platformu olduğuna dikkat çeken Jacobs, mobil cihazların çok daha kişisel hale geldiğini ve bireylerin kendi kişisel bilgisayarları kadar güçlü hale gelen akıllı cihazlarıyla diledikleri yerden, diledikleri gibi iletişim kurma, eğlence servislerine bağlanma ve sosyal paylaşımda bulunma gibi işlemleri gerçekleştirebildiklerini vurguladı.

“Mobile olan talep tsunami gibi”

         1,4 milyar 3G abonesine 2015 yılına kadar 2 milyar yeni abonenin ekleneceğini ifade eden Dr. Paul Jacobs, mobil data trafiğinin tsunami dalgası gibi büyüdüğünü ve mobil genişbant bağlantının sabit hat bağlantısını geçen yıldan itibaren geride bıraktığına dikkat çekti. Tüm dünyada 1,7 milyar mobil bağlantının yapıldığını söyleyen Jacobs, bu bağlantıların büyük çoğunluğunun gelişmekte olan pazarlardan geldiğine dikkat çekti.

Dokunmasız, hareket tabanlı teknoloji

         IQ2011 etkinliği mobil ekosistemle ilgilenen katılımcılar için benzersiz fırsatlar sunarken, mobil teknolojideki en son gelişmelere, ürünlere ve hizmetlere doğrudan erişim sağladı. Demolar aracılığıyla en son mobil teknolojiler ve teknik detaylar hakkında bilgilerin yer aldığı etkinlikte Qualcomm’un Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Dr. Paul Jacobs hareket tabanlı teknolojide gelinen en son noktayı basın mensuplarına bizzat sergiledi.

        Qualcomm Türkiye Genel Müdürü Barış Ruacan etkinlikle ilgili şu açıklamayı yaptı: “Mobil ekosistemin büyüklüğünü ve potansiyelini sergileyen böylesine büyük bir etkinliğin İstanbul’da yapılması bizi hem çok mutlu etti hem de çok gururlandırdı. Türkiye 3G aboneliği ve akıllı cihaz kullanımı konusunda son dönemde çok ciddi bir atılım içinde. Qualcomm gibi global teknoloji şirketleri de bu nedenle ülkemize yoğun bir ilgi gösteriyor. Şirketin üst düzey yöneticilerinin, tüm dünyadan analistlerin, basın mensuplarının ve mobil ekosistemde yer alan şirketlerin katıldığı IQ etkinliğinin İstanbul’da yapılması da Türkiye’ye verilen önemin somut bir göstergesi niteliğinde.”

14 Eylül 2011 Çarşamba

YILDIZ ÇARPMASI


         Yıldızdan yayılan radyasyon fırtınası bir gezegeni yok etti.
 
          Dünya’dan 880 ışık yılı uzaklıktaki Corot-2b gezegeni, kendi yıldızında meydana gelen bir X-ray patlamasının ardından adeta “eridi”.
         Büyük bir bölümü yok olan gezegenin, Dünya’ya Güneş’ten gelen X-ray ışınlarının 100 bin kat fazlasına maruz kaldığı bildirildi.
        Gözlem, NASA’nın uzaydaki Chandra X-ray uydusu ve Avrupa Güney Yarımküre Astronomik Araştırmalar Organizasyonu (ESO)’ya ait olan Şili’deki VLT teleskopu ile gerçekleştirildi.
        Elde edilen verilere göre, Kartal takımyıldızındaki Corot-2 yıldızından ansızın yayılan yüksek enerjili radyasyon fırtınası, yörüngesinde dönmekte olan Corot-2b gezegeninden her saniye 5 milyon ton maddeyi buharlaştırdı. Dünya’dan yaklaşık bin kat daha büyük olan dev gezegen, kendi yıldızına, yerkürenin Güneş’e olan mesafesinden 10 kat daha fazla uzaklıkta bulunuyordu.
        Fransız Uzay Ajansı’na ait Corot uydusu tarafından 2008’de keşfedilen bu yıldız ve gezegen, 100 ila 300 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilen bir güneş sisteminin unsurları. Bilim insanları, böylesi yüksek bir enerjiye maruz kalan gezegenlerin kavrularak yok olacağını belirtiyor. Almanya’daki Hamburg Üniversitesi’nden Sebastian Schroeter, “Gezegen, kesinlikle kendi yıldızı tarafından kızartılıyor.
       Böylesi ağır bir X-ray fırtınası bizim güneşimizden yeryüzüne ulaşırsa nasıl bir etkisinin olacağına tam olarak emin değiliz. Ancak Corot-2b’nin başına gelenler, bizim fikir edinmemizi sağlıyor” dedi.

12 Eylül 2011 Pazartesi

ELASTİK TELEFON



            Bundan çok kısa bir zaman önce Samsung, katlanabilir elastik telefonların üretilmesinin mümkün olduğunu hazırladığı bir demo ile göstermişti. Demo için kullanılan cihaz teknolojik olarak çok başarılı olsa da, görsel olarak tüketicileri pek tatmin etmedi. Bunun üzerine bağımsız bir tasarımcı estetiğin bu teknolojiyle nasıl buluşabileceğini göstermek üzere bir konsept hazırladı. 

       Heyon You adlı tasarımcının hazırladığı ve Galaxy Skin adını verdiği bu konsept katlanabilir AMOLED ekrana sahip bir telefon. Çift ekrana sahip olan konseptin bir ekranını normal telefonlar gibi kullanabilirken, diğer ekran özellikle cihazı bileğinize sarmak istediğinizde kullanabileceğiniz daha ufak ama işlevsel bir ekran olarak tasarlanmış.
    Her ne kadar Google'ın Motorola Mobility'yi satın alması ile birlikte Samsung'un Android'le devam etme planları artık eskisi kadar kesin olmasa bile, You bu telefonun işletim sisteminin Android olmasını uygun görmüş. Umarız Samsung bu şahane tasarımı en kısa zamanda değerlendirir.

11 Eylül 2011 Pazar

22 MİLYON BEYGİR GÜCÜNDE MOTOR


          NASA, ABD'de ilk kez 22 milyon beygir gücünde bir motoru test etti.
Motor gelecekte uzay yolculuğunda kullanılacak


       NASA'nın gelecekte kullanabileceği bir roket, Utah çölünde denendi. İki dakikalık test hakkında konuşan Utah'ta faaliyet gösteren ATK Aerospace Systems şirketinin Başkan Yardımcısı Charlie Precourt, "47 metre uzunluğundaki hız kazandırıcı roketi gelecekte hem NASA hem de uzaya seyahat gerçekleştirecek özel şirketler kullanabilecek.  22 milyon beygir gücüne sahip olan roketin testinde, sensörlerin başarılı bir şekilde çalıştığını ve yeni bileşenlerin sıcaklığa dayanıklı olduğunu belirledik" dedi.


10 Eylül 2011 Cumartesi

DÜNYAMIZDA Kİ HAYATIN KAYNAĞI

        Antarktika’daki bir meteoritte bulunan nitrojen “Dünyamızda hayatın kaynağın uzay mı?” sorusunu tekrar gündeme taşıdı

        Bilim insanları kimyasal analiz sonucunda bir meteoritte gaz şeklinde amonyağa rastladılar. Amonyaktaki nitrojen (azot) ise hayatın temel yapıtaşı olarak bilinen proteinler ve DNA’da bulunuyor. Araştırmacılara göre dünyamızda hayat olması için gereken eksik malzemeler bu tip meteoritler aracılığıyla dünyaya gelmiş olabilir.

   Ulusal bilim Akademisi Araştırmaları dergisinde çıkan araştırma Arizona Üniversitesi ve Kaliforniya Üniversitesi, Santa Cruz’dan bilim insanları tarafından yürütülüyor.Grave Nunataks 95229 meteoridi adını 1995’te Antarktika’da keşfedildiği yerden alıyor. Araştırmacılar, bu meteoritten numune olarak aldıkları 4 gram tozu inceleyince bol miktarda amonyak ve hidrokarbona rastladılar.
       Araştırmayı yürüten Profesör Sandro Pizzarello’ya göre göktaşlarından koparak dünyamıza düşen meteoritler amonyak gibi maddelerce oldukça zengin. 
Ancak dünyada hayatın başlamasını sağlayacak derecede meteoritin, nerede, ne zaman ve ne miktarda düştüğü henüz bilinmiyor. 
           Şu aşamada sadece tahmin yürütebildiklerini belirten Pizzarello, bu dünya dışı maddelerin volkanlar ve gelgit havuzlarıyla etkileşiminin dünyada yaşamı tetiklemiş olabileceğini düşünüyor.
          1969’da Avustralya’ya düşen “Murchison” meteoridine de değinen Pizzarello, onun da hidrokarbonlarca zengin olduğunu ancak bu meteoridin hayatın başlangıcından çok sonuna ilişkin bulgular içerdiğini düşünüyor. 
Pizzarello ayrıca, Murchison’daki bileşenlerin moleküler yapılarının fazla karmaşık ve düzensiz olduğunu da ekliyor.